Anam Gelir
Sakalıma kır düştü, Söylemeyin anama. Üzülürde ağlar, Ağlar sonra, bilirim. Hepsi hepsi üç tane Üç tel ne ki sakalda Üzüldüğüne değmez, Değmez sonra bilirim. Gözlerime bir baksın, Bir baksın anam şöyle. Derdi gözümden okur, Okur sonra bilirim Yine İstanbul anlatırım, Anlatırım neşeyle. Neşemde hüzün bulur, Bulur sonra, bilirim. Ana bir şey yok derim, Sen dua et gizlice. Anam hep dua eder, Eder sonra bilirim. Ölüm haberim gelir Bir gün bir gazetede. Peşimden anam gelir, Hemen gelir, bilirim.
|
|
Bedirhan Gökçe
Dilin Yalan Söylüyor
Tohumdun yüreğimde fidan oldun büyüdün, Ağaç idin bağımda, çınar oldun yürüdün.
Nasıl söküldün öyle, çatır çatır içimden, Köklerin yüreğimde kan revan oldu birden.
Çalı çırpı bıraktın giderken yüreğimde, Hepsi bir kıymık gibi beynimin her yerinde.
Dilin ne derse desin, gözün öyle demiyor, Seni sevmedim derken, dilin yalan söylüyor.
Burası Ulus parkı, karşımız Anadolu, Gönlümün öbür yanı ondan böyle sır dolu.
Yalnızım bu şehirde, hem de yapayanlızım, Boğuluyorum gitme, şair olur bir yanım.
Yok böyle demiştim ben, yanlış anladım hemen, Bunun hepsi hikaye, baştan komiğiz zaten.
Kendimizi kandırdık, kargalar güler buna, Birde ciddiye aldık, karganın papuç damda.
Bu koca alemde biz, varla yok arasıyız, Olmasak da olurdu, varsak yaşamalıyız.
Olmayacak duaya amin demeyelim biz, Herkes kendi yoluna biz hep böyle gideriz...
|
|
Bedirhan Gökçe
Dohtor Bey
Verdigin perhize budur gayratım, Bundan başka uyamayong dohtor bey, Üç sepet yımırta sabah kahvaltım, Teker teker sayamayong dohtor bey!
İki leğen pilav bir yayıg ayran, İster yağlı olsun ister yavan, Yanına keseyong beş kilo sovan, Yeyong yeyong doyamayong dohtor bey!
Üç tencere bamya yirim bişince, Yirmi tas su içip biraz koşunca, Her yanı sökülür garnım şişince, Sağlam göynek geyemeyong dohtor bey!
Sinciye acımdan çogtan ölürdüm, Sağolsun gomşular ediyo yardım, Bi guzudan fazla yimem söz virdim, Ayıp olur cayamayong dohtor bey!
Bazı az geliyo beş kasa hurma, Yedi lahanadan yapıyoz sarma, Onuda mı yeding deye hiç sorma, Utaneyong deyemeyong dohtor bey!
Günde iki çuval unum gideyo, Avradım her sabah ekmek edeyo, Bir gazan fasille gönül ye deyo, Artırmaya gıyamayong dohtor bey!
Senede gırk dönüm bostan ekering, Benden başka kimse yimesing dirim, Gavını, garpızı gabıglı yirim, Acelemdeng soyameyong dohtor bey!
Bilmem gara Memmed nereye gider, Buyumuş gısmatım, buyumuş gader, Bi günde yediğim işte bu gadar, Daha fazla yeyemeyong dohtor bey! |
|
Bedirhan Gökçe
Eylül
Memleket havalarından bir haber ver, Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa? Kemah’ın kapalı dar yollarında Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?
Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf Geri döndü mü yurduna? Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa? Onlarda döndü mü yurduna? ...
Hani sen; Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri. Ne oldu ona? Bıçak kesmez oldu ağzını... Susar oldun, yazmaz oldun daha... Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya. Hani, taşırdı be usta!
Bak yine bir Eylül havası var Sadri, İkibin’e doğru 97 Mart’ında. O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta?
Maltepe cigarasının adı mı var bugün? Üç bardak çayın hatırımı kaldı? Tornacının yanında çıraktı dayın, O günlerden yüzünde eser mi kaldı? Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım. Munzur’dan İstanbul’a Fırat’ın suyundan bulgur aşına Serin göze başından Eylül ayına. Üç gurbet türküsü tutturalım Dostluk adına...
Bilirsin sende de bende de Eylül’ün acı bir tadı vardı. Şiire Eylül dediysek Elbet; Bir maksadı vardı. Elbet |
|
Bedirhan Gökçe
Gitme
Gideceğim diyorsun Gitme be Ali gitme. Bu gidiş bitirir tüketir seni, Hırsla kalkan zararla oturur Ali. Gel lanet et şeytana gitme, Gitme be ali
Biz sahil kahvelerin Romantik havasıyla, Otantik havasıyla sevdik. Tavşan kanı çayı, Titreyen elleriyle sunan İhtiyar balıkçının Gülümseyen yüzüyle sevdik.
Sen gideceğim diyorsun, Gitme be Ali, Hayallerimiz var, Geleceğimiz var, Dualarımız var. O kızı alacağız Ali, Hem de istediğin Bir “ebruli akşamda”, Sarı saçlarına Ankara’yı takıp Ver elini İstanbul...
Yine gideceğiz O sahil kahvesine. Tavşan kanında çay, Yosun tadında köy. Çaydanlıkta demimiz muhabbet, Şekerimiz sohbetin olacak. Sonra ijtiyar balıkçı gelecek, Oturtup ihtiyarı, ona çay ikram edeceğiz. Ardından uzaklara dalacak gözleri, Ve hazin hikayesini anlatacak. Kim bilir belki de Hikayesi sana benzeyecek, Sonu “yanlıştı” diye bilecek...
Gitme be Ali gitme. Bak bana şiir yazdırdın. Gel yine hayallere dalalım, Düşüp sokaklara, sürüyelim Ankara’yı. Tamam mı Ali, tamam mı? At şu paltoyu, Çaylar iki oldu Kerim! Çaylar iki oldu. Çankaya 1996
|
|
Bedirhan Gökçe
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder